bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      masumiyet'in devamı olmasına karşın masumiyet'in önceki dönemlerini anlatır. vildan atasever ve ufuk bayraktar'ın performansı şahanedir.
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Herkesin inandığı bişey var bu adına koyduğumuz hayatında benimkisi de sensin napim, repliğiyle izleyicinin adına koyan, yönetmenliğini zeki demirkubuz' un yaptığı başyapıt.
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      güzel filmdi. şu an tv'de ilk kez star tv'de yayınlanmakta.
    4. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bekir'in “düşündüm, düşündüm. ama olmadı. dönemedim. sonra bak oğlum, dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.” tiradı ile tarkovski'nin stalker'ına ve samuel beckett'in "“hep denedin, hep yenildin. olsun, gene dene, gene yenil. daha iyi yenil” aforizmasına selam çakan demirkubuz klasiği. acı içinde geceyi noktalamak için ideal.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      film su an star tv'de yayinlaniyor. bitsin sansursuz olarak tekrar izleyecegim.
    6. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "..herkesin inandığı bir şey var bu amına koyduğumun hayatında, benimki de sensin işte napıyım" soooo
    7. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaderinde amansız bir aşkın pençesine düşmek olan bekir çaresizliğin simgesi oldu film boyunca. kimi zaman ağladı, kimi zaman güldü, kimi zaman öldü ama gidemedi. ne zaman evine geri dönse kendini bir otobüsün içinde sevdiği kadının peşinden giderken buldu. hakaretse hakaret çaresizlikse çaresizlik parasızlıksa parasızlık her şeye razıydı çünkü katlanamadığı tek şeydi onsuz kalmak. filmin son sahnesi için bile binlerce ödül verilebilir. sadece tek bir sahne için.. aşkın peşinde sefil olan hayatların yüzümüze tokat gibi çarpan gerçekleri. teşekkürler (bkz: zeki demirkubuz)
    8. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      uğur: neden geldin? bekir: biliyosun. - ne diyim ben şimdi sana? - hiçbir şey deme, bir tek kalmama izin ver yeter, bak söz veriyorum bu sefer hiçbir şeye karışmayacam. - kaç defa denedik biliyosun, nasıl inanayım sana? - söz veriyorum, eğer durmazsam kovarsın. - ya bela çıkarırsan? - çıkarmam. - ya çıkarırsan? - çıkarmam ya, baktım olmuyo, bir kenarda kafama sıkarım! - manyak manyak konuşma! - eğer sıkmazsam siksinler! benim de bir gururum var be. - gördük. son defasında bütün konya’yı ayağa kaldırıp gittin. - sen de aşağılama bizi, o taa ne zamandı. - ben dönmenden yanayım. artık iki çocuk babasısın. - bunu yapma bana. - sen de yapma, benim için hava hoş, iyi bile olur. ama insaniyetli olmaz. sana da yazık, ailene de! - sen de anla artık başka yolu yok bunun. yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. de ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. benimkisi de sensin, ne yapıyim! geçen gece çocuk hastaydı. ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. birden durup dururken içim cız etti. bi baktım gene aynı karın ağrısı. öyle özlemişim ki seni. dönerken bir meyhane gördüm. bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. arkasından en az dört cigaralık. sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. bi daha açtım, başımda bi çocuk; “kalk abi” diyor “kars’a geldik”. otobüsten indim, yürümeye başladım. dedim: “allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. sonra güç bela burayı buldum. kapının önünde durup düşündüm. dedim, “bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “iyi düşün” dedim. düşündüm, düşündüm, ama olmadı, dönemedim. sonra “bak oğlum” dedim kendi kendime. “yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”
    9. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çok ağır bir dram filmi olmasına rağmen " sen siktir git amina koduğumun orospusu " sahnesinde gülmekten öldüm film bendeki tüm ciddiyetini kaybetti orda
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aşşşiri sayko filmdir
    11. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ulan ben bu filmi uzun süredir izlemek istiyordum ama bir türlü fırsat gelmiyordu. Meğer Masumiyet filminde Haluk Bilginer'in şu 8 dakikada anlattığı geçmişinin hikayesiymiş ya bu film lan. Kendimi çok kötü hissettim bunu yeni öğrenince. Hatta filmi geçen bir kaç gün önce izlerken fark edip youtube'dan o sahneyi açıp teyit ettirdim. Resmen hayatı kaçırmış gibi hissettim öğrenince. Filmden spoiler yemeyelim diye hiç bir şeyine bakmayınca böyle oluyo işte amk. Neyse filme dönersek Haluk Bilginer'in o meşhur sahnesindeki hikayesinin filminin çekilmesine hem şaşırdım hem de çok mutlu oldum aslında. Hatta bu başlıkta okuduğuma göre önce bu hikayeyi yazdığı ama yine de Masumiyet'in filminin daha önce çekildiği söylenmiş bana pek inandırıcı gelmedi aslında ama yine de olabilir bilemem. Bazı eserlerde şöyle bir durum vardır. Bu fotoğraf olabilir, kitap olabilir, film olabilir. Her zaman değil ama bazen o dokuyu tutturduğun zaman kusurlu olması çok daha derin yapıyor o eseri. Kusurlu işler her zaman daha bir gerçeklik hissi yaratıyor bende. Bazı istisnalar haricinde bu bende böyledir yani. "Kusur derinlik katabiliyor." Bu filmde de biraz bunu gördüm ben galiba. Hele bir Vildan Atasever diye bir gerçek var ki bir ara ekrana yumruk atacak gibi oldum izlerken. O ne leş bir oyunculuktur arkadaşım anlamadım ki ben bu işi. Ayrıca bu kadının oyunculuğunun iyi olduğu bir film de hatırlamıyorum ben. Gittiler bir de altın portakal falan verdiler bu kadına zamanında. Neyse bu yönden oyunculuk açısından aksaklıklar yok değildi anlayacağınız. Özellikle filmin başlarında bu çok rahatsız ediyordu ama bir süre sonra giriyorsun işin içine batmıyor hatta derinlik katar gibi oluyor en nihayetinde. Çünkü kenar mahallede yetişmiş, orospuluk yapan düşük profilli bir kadının en sert sahnelerde romeo ve juliet'ten fırlamış tiratlar atmasını hiç bir zaman bekleyemeyiz. Bunlar gerçek hayata olmayacak şeyler. Gerçek hayatta bu tür yükselişler, bu tür tiratlar bir tutam daha kusurludur elbette. Bir de kafamı karıştıran şöyle bir detay var. Masumiyet'te anlatılan hikayenin linkini verdim yukarıda. Orada anlatılanlarla Kader filminde anlatılanlar; karakter isimleri, olay örgüsü gibi bir çok açıdan birebir örtüşüyor. Ama yine de çok basit küçük detaylar var ki bu detayları Zeki Demirkubuz gözünden kaçırmış demek çok olanaksız. Hikayede yanlış aktarılan bir kaç detay var. Mesela Zagor'un öldürdüğü 2 kişiden sadece 1'inin polis olması gerekiyordu ama Kader'de görüyoruz ki ikisi de polis. Mesela bunlar 5 gün hapiste işkence görüyordu ama Kader filminde 10 gün içerde kaldığı söyleniyor. Şimdi buraya kadar bu küçük değişiklikleri az çok anlayabiliyordum. Çünkü Kader'de Bekir yıllar içerisinde bir esrar toplantısında yaşadıklarını tekrardan anlatıyor ve yine o sırada anlatırken bir çok detayı değiştirerek anlatıyor. Bunu görünce heh dedim. Masumiyet'te anlatılan hikaye ile Kader'de anlatılan hikaye büyük oranda örtüştüğü halde küçük farklılar oluşturulmasının sebebi Bekir'in sürekli hikayeyi anlatırken farklılaştırmasından kaynaklı olduğu için böyle bir şey yapılmış demiştim. Ama daha sonra filmin son bölümünde iş değişti. Masumiyet'te Bekir otobüste bir uyandım karşımda karlı dağlar var bir baktım Diyarbakır'dayım diyor. Ama Kader'de Bekir yine aynı repliği söylüyor ancak bu sefer Diyarbakır değil Kars'a gidiyor. işte bu büyük bir farklılıktı. Anlatıcının bire bin katmasıyla oluşacak bir farklılık değildi. Yönetmenin yapacağı bir dalgınlık hiç olamazdı. Aklıma bir tane ihtimal geliyor sadece. Bu film aslında tam olarak Masumiyet'te anlatılan hikaye değil. Çünkü olay örgüsü ne kadar örtüşürse örtüşsün, tarihler açısından ciddi bir fark oluşturulmuş. Bence bu filmde Masumiyet'te anlatılan geçmişin hikayesi anlatılsa da bu birebir o hikaye değil bu filmin çekildiği tarihin hikayesi. Neredeyse aynı olay olsa da aslında yeniden yaşanmış bir hikaye. Bence bu bariz farklılıklarla bu anlatılmaya çalışılmış. Bu fikri destekleyen bir detay da şu ki Bekir bir sahnede otel lobisinde insanlarla beraber film izliyor. işte o sırada Masumiyet filminden kesitlerin sesleri geliyor kulağımıza. Bununla beraber düşünüldüğünde Kader her ne kadar Masumiyet filmindeki hikayeyi anlatsa da aslında birebir o hikaye olmadığını yani Masumiyet filminin "flashback" enstantanesi olmadığını kendisinin başlı başına bir film olduğunu vurgulamışlar. Ayrıca yine öykülerde hatta bazen romanlar da ve filmlerde karşımıza çıkan rahatsız edici bir durum var bu filmde. Anlatılan hikaye çok geniş bir zaman aralığını kapsıyor. Böyle işler yapmak inanın çok daha zordur. Hikaye çok kopuklaşır, içerisinde boşluklar çok fazladır, duygu geçişlerini yansıtmak neredeyse imkansız hale gelir. Film gibi işlerde zaman aralığını ne kadar daraltırsanız izleyiciye geçişini o kadar kolay hale getirirsiniz aslında. Ben bu yıllar süren hikayenin bir filme sıkıştırılması olayından bu sebeple çok rahatsızlık duydum. Çok fazla boşluk vardı. Masumiyet bunun aksine çok ama çok daha fazla yoğundu. O yüzden yanına bile yaklaşamaz benim nazarımda zaten. işte bu yüzden koca filmi çekilen Kader filmine nazaran Haluk Bilginer'in sadece anlatarak yaşattığı Masumiyet sahnesi çok daha etkileyici hale gelebiliyor. 8 dakikada anlatılan olayın filmini çekmişler çekmesine ama neredeyse hiç bir şey eklenmemiş kurguya, bunu da kabullenemedim açıkçası. Filmin senaryosunu ya da geniş bir sinopsisini okumak maksimum 8 dakika sürüyor anlayacağınız. Bu bence eksiklik doğuruyor. Ama yine de iyi kıvırmışlar işi Masumiyet kadar olmasa da etkileyici bir film olmadığını söyleyemem. Masumiyet zaten yeterince psikolojimi bozmuştu benim. Ama neredeyse benzer etkiyi bu filmde de hissettim. Hele artık o Kars'taki evde geçen son sahneyle beraber fazlaca ruhumu sıkmayı başarmışlardı. Psikolojimi bozdular gece gece amk. 2 filmi de izlemeyenlere tavsiyem; oluş sırası gereği önce Kader'i izlemeye falan kalkmayın öyle bir kurgu değil çünkü bu filmler. Güzel filmdi. Bu kadar geç izlediğime üzülecek kadar etkileyici bir filmdi. Hem de tüm oyunculuk aksaklıklarına rağmen, hem de tüm geniş zaman aralığındaki kopukluklara rağmen güzel filmdi... Ayrıca filmin ismi gereği kader olgusu, kaderin şekillenmesindeki küçük detaylar ve kelebek etkisi üzerine bir alt metin var ki o da çok güzel işlenmiş. Sona doğru biraz kör göze parmak sokarcasına gibi gözükse de kader ve yazgıdaki küçük detaylara yapılan vurgu güzeldi ki Masumiyet filminde de benzer bir vurgu vardı yani. Biraz psikolojik hasara neden olabilir ama yine de izleyin, izlettirin.
      0masumiyet filmini henüz izlemedim ben ama kader filmini izlerken aşırı rahatsızlık duydum. nedenini bilmiyorum aptallık olarak geldi bana bekirin abartı tavrı vs psikolojisinin normal olmamasından diye düşündüm ama en nihayetinde film dedim. - fak 29.11.2022 14:17:25 |#4487894
    12. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yıllar... film hakkında konuşmak isterdim lakin gündüz gözüyle bu tarz filmleri değerlendirmeyi sevmiyorum. geceye dair filmlerdir bunlar. anlamak için değil, hissetmek için var edilmişlerdir. not: yine de -90'larda geçen- masumiyet'in mazisi olan kader'de cep telefonu kullanılması bence saçmaydı. neyse, çok da şey yapmamak lazım.
    13. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      rahatsız edici bir zeki demirkubuz filmi. bekir ağır mal ve sapkın bir karakter. o fakirliği, boktanlığı yansıtan 'kars' sahnesi aşırı rahatsız ediciydi. çok güzel ama çok kötü de bir filmdi. öyle karmaşık bir etki bıraktı bende.
    14. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      otobüsten indim, yürümeye başladım. dedim, allah'ım nerdeyim ben? burası neresi? sonra güç bela burayı buldum. kapının önünde durup düşündüm. dedim bekir, bu kapı ahiret kapısı. burası sırat köprüsü. bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin. iyi düşün dedim. düşündüm, düşündüm…ama olmadı, dönemedim. sonra, bak oğlum dedim kendi kendime. yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi. (bkz: zeki demirkubuz)
    15. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bir sahne var bu filmde. Her seferinde bana tuhaf hisler yaşatıyor. Christopher Nolan falan işine baksın yani. 45. dakikada Bekir ve Uğur pansiyona girer. Pansiyoncu İrfan Abi televizyonda bir şey izlemektedir (Masumiyet filminde de bir pansiyoncu vardı. O da film izlemeyi severdi. Masumiyette pansiyoncu adamın ismi hiç zikredilmediği için İrfan abi bu adamın genç hali mi diye düşündüm bir süre. Ancak Masumiyet filmindeki pansiyon Adana'da idi. İrfan Abi'nin pansiyonu ise İzmir'de. Neyse konumuza dönelim.) İrfan Abi'nin izlediği şey Masumiyet filmindeki Bekir ve Uğur'un kavga sahnesidir. Yani aynı evrende yıllar sonra yaşanacak bir olayı İrfan Abi televizyondan izlemektedir. Bekir de bir müddet televizyona bakar ve gelecekteki halini izlediğinden habersiz bir şekilde izler. gorsel Bekir: Bu ne abi? İrfan: Öyle bakıyoruz işte. Bekir: ... ben kaçtım abi. Bekir'in gelecekteki halini bir müddet boş gözlerle izlemesi. Sonra izlediği şeyin onu çok fazla sarmaması ve çıkıp gitmesi...
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ah ulan Bekir...
    17. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      fena film değil. türk filmlerindeki genel sıkıntıyı çekiyor, kötü oyunculuk. ses tonlamaları, diyaloglardaki vurgulamalar filan yok. türkiye'de gerçekten iki üç tane filan iyi oyuncu var galiba. konu ne kadar iyi olursa olsun kötü oyunculuk filmleri berbat ediyor. en kolayından anımsadığım bir bölümde bekir akşam eve geldiğinde eşi "aaa merhaba" diye karşılıyor. kosla vanish reklamı mı bu ya allah aşkına.
    18. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kader filmi bir Zeki Demirkubuz tragedyası. Ardından Masumiyet filmini izlediğinizde film sonunda bir miktar hüzne boğuluyorsunuz.
    19. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu filmin bende yeri çok ayrıdır. yolu beşiktaş tribünlerinden geçen herkesin kendinde çokça şey bulduğu bir film. bekir olmak mı zagor olmak doğru bilinmez tabii ama 15-22 yaş arasındaki Y kuşağının bekir hayranlığı çok başkadır. masumiyet filmi vardır ki bence haluk bilginer'in o tiradı tek başına ödül almalı. en iyisi açıp izlemek
    20. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Güzel film denilebilir. Masumiyet daha önceden çekildiği için önce onu izlemek istedim. Masumiyeti izleyince de bir beklentiye girmiştim. Ama beklediğim etkiyi alamadım. Oyuncuları başka işlerini beğenerek izlediğim halde bu filmde oyunculukları pek de içime sinmedi.
    21. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Masumiyet Filminin Öncesi Fakat Kader filmi Yıllar sonra çıktı. Bekir Çoğu Türk Erkeği İle Benzer Bir Kader Yaşamaktadır, izleyenlerin Çoğu Kendini Bekir'in Yerine Koyabilir (benim Gibi).. İmkansız Aşk Serüveni Çoluk Çocuk Ve Eşine Rağmen Platonik Aşk yaşadığı kişinin peşinden koşar. Filmde Çok İlginç Bir Sürekleyicilik Vardır, insanın dakikayı İleriye alması içinden gelmez.. Çok Can Alıcı Sahneleri Vardır Çok Duygusuz biri olmama rağmen Gözlerimden Bir Kaç Damla Yaş Süzülmüştür... Arkasından En Az Dört Cigaralık :) Gözümü Bi Açtım Başımda Bir Çocuk "Abi Kalk Kars'a geldik diyor" Tarzında Replikleri vardır Düşünmeye Empati kurmaya İten bir filmdir, Şahsen Önce Kader Ardından Masumiyetin izlenmesi Gerektiğini Düşünüyorum.
    22. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      fena film değil de ben bekir'i hiçbir zaman sevmedim. mal, kendisini sevmeyen bir kadının peşinde hayatını kararttı. kusura bakmayın da ben böyle aşkın ızdırabını sikeyim. bunun bir romantizmi yok bu bildiğin takıntılı olmak.
    23. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu kült filmi henüz birkaç gün önce doğru düzgün izledim ve kült olmasına şaşırmadım. gerçekten aşkın acayip bir psikopat yanı var; tehlikeli, sakıncalı. bir o kadar da şefkatli bir yanı var tabii. yüzyıllardır tanımı yapılamayan, herkesçe farklı yorumlanan -belki çeşitleri olan- müthiş yoğun duyguların bir arada olduğu bu kavramı böyle senaryolandırmak, oynamak, çekmek takdire şayan. --- spoiler --- bekir'in film süresince değişimine yakından şahit oluyorken, uğur'un zagor'un peşinden -bizim gözümüzde- perişan oluşuna da ayrıca şahidiz. ama uğur son sahnede bekir'in "sen nasılsın?" sorusuna diyor ya: "görüyorsun işte. bebekle zor oluyor ama şikayetim yok." kabullenmiş zaten. bekir de uğur'dan farklı değil. uğur'a tutulmuşken, ailesinin her dediğine başını eğmiş, onların isteğiyle başkasıyla evlenip üstüne baba olan bekir "birden durup dururken içim cız etti. bir baktım gene aynı karın ağrısı. öyle özlemişim ki seni" diyerek çocuğuna aldığı ilaç poşeti elinde, bir anda kendini kars'ta, uğur'un yanında bulur. uğur'un onu sevmemesine artık razı olmuş, "beni neden istemiyorsun?" diye sormayı bırakmış, sadece yanında olma isteğiyle bu korkunç aşka boyun eğmiştir. yine aynı sahnede mahalleden tanıdıkları uslu, düzgün çocuğun hapse girdiği mevzusu üzerine konuşurken tüm meselelerin sonunda "kader işte" diyerek izleyiciye senaryo düsturunu vermişlerdir. --- spoiler --- mekanlar, sokakların pis yanı, diyaloglar, küfürler, mahallenin içindeki korkunç düzenin işlenmesi ve elbette vildan atasever ile ufuk bayraktarın devleşme misali oyunculukları muazzamdı. her şeyiyle çok gerçek bir film.
    24. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Öyle romantize edilecek bir yanı yok, filmde üzüldüğüm karakterler; Bekir'in karısı ve çocukları. Başka da yok. Yanlış olduğunu bile bile bir yola girmek insana doğru bir şey getirmez. Bekir, Uğur'un hayatına giren tek doğru insandı. Ama Uğur o kadar yanlış biriydi ki hayatındaki tek doğru insan da yanlış olmaya başladı. Bazen sadece doğru insan olmak yetmiyor, yanlış insanlardan da uzak durmak gerekiyor.
      0bu filmdeki trajedi de o zaten. yanlıştan vazgeçememek... mantıkla anlayamazsın bunu, hissetmen gerekir. bu film de onu başarıyor. #2335721 - louis froziel 08.11.2022 17:12:26 |#4478721
      2Yine de Bekir'in kendi hayatıyla birlikte kararttığı 5 hayat benim hissetmemi engelliyor, belki de çevremde böyle erkeklerin geride bıraktığı hayatlara yakından şahit olduğumdan Bekir'le empati kuramadım. - sevdigimezaralti 08.11.2022 17:18:28 |#4478722
      0masumiyet'i izledin mi? - louis froziel 08.11.2022 17:20:17 |#4478723
      butun yorumlari goster (8)
    25. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “…kaderin bu, çekeceksin…” “Ah ulan ahhh!” diye diye izliyorsunuz. Evli çocuklu bir adamın, karşılık görmeyeceğini bildiği halde bir kadın uğruna yok oluşunu öyle bir anlatıyor ki, Bekir’e acıyor, Uğur’a ise “Zagoru bırak, Bekir’i gör” diyorsunuz. Gerçek hayatta böyle bir şeyle karşılaşsam Bekir’i ayıplardım halbuki. Filmde ise diyorum ki “aşk böyle bir şey, takıntı değil aşk bu” Kendi iki yüzlülüğümü görüyorum sonra… aşka olan bakışımı, sevmeyi, sevilmeyi sorguluyorum. Sevdiğim adamı düşünüyorum, beni gerçekten sevip sevmediğini sorguluyorum, uğruna yapabileceklerimi düşünüyorum, düşünüyorum ne bir Bekir ne de bir Uğur edemiyorum. --- spoiler --- Dedim Bekir bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü. Bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin. İyi düşün dedim, düşündüm. Ama olmadı. Dönemedim. Sonra bak oğlum dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok kaderin böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi... Link --- spoiler ---
    26. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Zamanında çok sevdiğim kadının evlendiği sırada izlemiştim. Beni hayata bağlamıştı resmen. Kendime Bekir gibi olmayacaksın dediğim ve peşine yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok kaderin böyle. Yol belli eğ başını usul usul yürü şimdi diye diye aylarca her gün 20 km yol yürürken söyledim. Ben Bekir gibi olmamak için yürüdüm, kaderime boyun eğip acımı yaşayarak yas tuttum.